Bazı filmler ve kitaplar bize bazı yaşamların içinde olmanın ne kadar da farklı olduğunu çığlık çığlığa anlatır. Uyuz olurum ben de bu duruma. Ama bir yandan da bayılırım. Özellikle İngiltere, İspanya ve Fransa`daki köklü ve soylu aileler beni çok eğlendirir. Benimkinden ve şahit olduklarımdan epey farklı, şaaşalı yaşamlar ilgimi çeker. Dönem film ve dizilerini de, klasik romanları da çok sevmenin sebeplerinden biri de bu sanırım.
Bir kere adamlar en basit yaşamsal sorunlardan azadedirler. Açlık, barınma, giyinme, hatta sağlık, ulaşım gibi temel gereklilikler onların aklına bile gelmez. Bunlar olmayınca da toplumsal ve kişisel sorunlar, hedefler, ilişkiler gibi daha derinlemesine incelenebilecek olanlar kalır geriye. Hani karnın açtır, doyurmak mevzudur. Ama karnın nasılsa toksa veya doyacaksa ne yiyeceğinin önemi olur. O zaman en iyi malzeme, pişirme teknikleri, sunum ve tat gibi detaylar önem kazanır. Derdin bunlarsa ve çözebilecek durumda isen daha ne olsun. Tek derdin iyi malzemeye erişim veya keten masa örtüsünün renginin istediğin tonda olmaması filansa mesela!
Bir aşamada bunların kendi çabalarına dayalı olmayan ve sürdürülebilirliliği gayet de mümkün görünen bu hayatları sizi de sinir etmiyor mu? Beni buna ulaşmanın mümkün olmaması sinir ediyor. Paran olsa geçmişe dair köklü kültürün yok. Kültürü edinsen sosyal ağın zayıf. Hadi o da oldu, bir çemberden fazla aile bireyi oluşturamıyorsun. Yani kuzenlerle beraber haftasonum için gittiğin o şatodakilerin büyük büyük dedesinin yaptığı haylazlıkları bilen senin büyük büyük amcan olmadan ev sahipleri ile şakalaşman mümkün olmayabilir. Bahsettiğim seviyede bu detaylar son derece önemli. Çünkü bahsettiğim gibi mevzu karnın doyması değil artık.
Bizim toplumda henüz yüzyıllarca geriye dayanan old money yoksa da, oluşmaya başlayan old school katmandan da umutsuzum. Sırf gösteriş. Ama kendine yarayan, görgüsüz ve kültürsüz boş bir şatafat. Çok az olanlar da gözden uzak olmayı tercih ediyor anlaşılır bir nedenle.
Bak ya, zenginin hali beni nasıl da gerdi? Çenemi de yordu. Ben gidip 18. yüzyıl Londra sosyetesini anlatan bir kitaba veya daha iyisi Bridgerton dizisine dalayım tekrardan. Bir yandan da akşama ne pişirsem diye düşünürüm bu arada.