1994 yılının filmi bu. O zaman üniversitedeydim. Gayet iyi hatırlıyorum izlediğimde nasıl etkilendiğimi. Dün yeniden izleyince bu sefer farklı açılardan vurdu beni.
O zamanlar Natalie Portman`ın oynadığı Mathilda karakteri ile özdeşleşmiş olmalıyım. En çok aklımda o kalmış çünkü. Kendine güvenen, zorluklardan pes etmeyen, akıllı ama bir yandan da sevgiye ve ilgiye muhtaç. Hep kötülerle çevrili. Bu sefer daha ziyade Jean Reno`nun oynadığı Leon karakteri ilgimi çekti. Sosyalleşme ve empati yeteneği kusurlu, kendini kapatmış ilişkilere ama bir yandan o da sevgiye, ilgiye muhtaç. Gücünün kırılganlığı sevgide ve bunun farkında olarak kendini sakınıyor.
Bu iki karakterin ilişkisinde kim çocuk, kim yetişkin sık sık karışıyor. Hayatın kazığını sürekli yemekten kendini aşırı korumaya almış bir çocuk yetişkin ile henüz bu tarz bir hayatın başında olduğu için çabayı bırakmamış bir çocuk yetişkin ilişkisi bu. Bir sahnede 12 yaşındaki kız `hayat hep bu kadar zor mu, yoksa sadece çocukken mi` diye soruyor ve gözünü kırpmadan ve nedenini sorgulamadan adam öldüren yetişkin `hep böyle` diye cevap veriyor. İlerleyen sahnelerde ikisinin de ihtiyaç duyduğu sevgi ve güven yeşeriyor ikisi arasında. Aynen adamın binbir emekle baktığı saksıdaki bitki gibi zamanla, emekle, ihtiyaçla büyüyor. Tahmin edilebilir bir ilerleme.
Yazının bu aşamadan sonrası spoiler içeriyor. Adamımız kıza yaklaşımından ötürü her ne kadar ilişki acemisi olsa da iyi bir adam denmeyi hakediyor. Filmdeki kötü adamlar polisler, mafya babaları, uyuşturucu satıcıları. Filmin ilk dakikalarında ölen üvey anne ve abla bile kötü. Sadece 4 yaşındaki kardeş iyi ve zaten onun ölümü bütün olayları tetikliyor. Bunca kötü arasında bir kiralık katilin iyi olması en ufak bir yardımla mümkün oluyor elbette. Filmde esas adama yardım ettiğini düşündüğümüz İtalyan mafya babası bile aslında onu kullanan biri. Filmin sonunda ceza olarak yediği dayak az geldi şahsen bana. Onun da ölmesi gerekirdi. Çünkü yukarıda bahsi geçen bütün kötüler, buna esas adam da dahil ölüyor. Leon`un ölümü her ne kadar onun iyi biri olduğu sanrısına kapılmış izleyiciyi izse de, kızı sürükleyeceği yolun ne denli sakat olduğunu anlayan bizleri rahatlatıyor. Bu sayede Mathilda kendini yaşıtları ile normalleşebileceği bir okula atıyor kendini. Saksıdaki bitkiyi toprağa dikmesi kopmuş bir yaprak gibi savrulmayacağını, kök salacağını haber veriyor bize. Belki deLeon`un parasına el koyarak ona yardım etmeyen İtalyan mafya babasının işlevi de onu doğru yola teşvik etmektir, kimbilir.
Kızımla seyrettik filmi. 15 yaş bakışı ile Leon`un ölmesi ve Mathilda`nın yalnız kalması üzdü onu. Ama sonra bunları konuştuk ve rahatladı. Çocukların büyümesinin en güzel yanlarından biri onlarla bakış açıları üzerinden hayat ve insan değerlendirmeleri yapabilme şansına kavuşmuş olmak.
Film nefis…